Gün içerisinde bir anda tüm dağların üstüne yıkıldığını düşün, o dağlar birbir seni ezerken düşündüğün gibi bir film şeridi her zaman için gözlerinde oynamaya hazır değildir. Her şey insanların düşündüğü gibi gitse ve bitseydi. Sorunun anlamını dahi bilemezdik.
Ben bu yazıyı, bir terslikten fazlası için yazıyorum. Bazı şeylere insan kendini fazla bağlar, bu tıpkı bir insanın hep aynı kalması, fakat onunla ilgili her “güzel” hayalin yeni baştan kurulabilmesi gibidir. Sorunun merkezi her zaman hayallerdir ama bizler insanlardan tepki aldığımız için duygularımıza yüklenmek yerine insanlara küfrederiz. Satırları tamamlamak zor bir hal alıyor, bu gece çok yorgunum ve sanki oluşturduğum hayali duvarı bir vinçle yıkmışlar. Arkam rüzgar alıyor ama ben yine de terliyorum, sanki bir sınavın ortasında okunmuş suyumu unuttuğum aklıma geliyor ve hiç gereği yokken strese giriyorum. İnsanları güldürmek hoşuma gidiyor ama bazen ağlatsam hiç fena olmaz diyorum. İşler her zaman tıkırında gitmiyor ya da hayat her zaman “ballı süt” (çok severim) tadı vermiyor. Bunları aşmak hep zaman kalıyor, zamanla atılan çığlıklar duvarları aşındırıyor. Ben boş gözlerle bakıyorum, insanlar ise beni halimden memnun sanıyor.
Bir terslik kulağıma; “sen bittin” diyor ve ben bir süreliğine fişi çekilmiş bir makineden farksız oluyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder