Kalk Hadi..
- Hadi be oğlum, kalk artık geç kalıcaz. Kızlar bizi bekler şimdi. Her defasında geç kalıyoruz. Geçen sefer de geç kalmıştık nasıl kızmışlardı ama eheh. Lan var ya aslında kız milletine ipleri fazla vermiycen, vermiş gibi yapıcan, ilişkinin hakimi sanıcak kendisi. Çok biliyorum ya bu işleri, ondan daha iki sevgilim oldu. Sen nasıl yapıyosun bu işleri hiç anlamıyorum ha. Bi merhaba desen kızlar içine düşüyo lan, nasıl bir şeytan tüyü var sende? E tip de lazım, sen yakışıklısın şimdi, hakkını vermek lazım şerefsiz eheh. Hadi lan iyice yayıldın ha, kalk, geç kaldık diyorum. Gerçi sen de haklısın, bu saatte deli gibi ben niye ayaktayım dimi, lan var ya gezmek-tozmak olunca duramıyorum valla. Bide kızlar giriyo işin içine, o zaman tutma beni zaten. Yalnız seninle de iyi gezdik dimi, gitmediğimiz yer kalmadı ha. Burnumuzu sokmadık delik bırakmadık ehe. O deliklerde sağlam dayaklar da yedik ya olacak artık o kadar. Bakıyorum da neler yaşamışız senle lan. Kavgalar, ihanetler falan filan. Kendi çapımızda bi pembe dizi çevirecek kadar konumuz var elimizde dimi lan? Bak uyuyosun diye bu kadar rahatım, yoksa yüzüne söyleyemem bunları ama; sen var çok iyi bi dostsun. Kardeşim gibisin şerefsizim. Bak bi daha kolay kolay söylemem bunları ha ehe.
Şşş, kalk hadi. Ben bıktım her gün bu mezarlığa gelip gitmekten, o kazadan beri uyuyosun be oğlum. Kızıyorum artık valla bak. Kalksana be. Kalk hadi.
Not:Alıntıdır
Didaktik Kitaplar..
Yalanla savunan dürüstle tanıştı, tekmeyle kovulan kiniyle yarıştı, paradan uzak olan silahla tanıştı, hayatla darılan ölümle barıştı..
İnanılmaz Gerçekler..
- Bir berber bir berbere bre berber gel beraber bir berber dükkanı açalım demiştir evet. Fakat teklif götürülen berber "Lan ne geveze adamsın ibiş!" diyerek ortaklığı başlamadan bitirmiştir.
- Takatukaları takatukacıya takatukalatmaya gönderilen genç, takatukacıya varıp derdini anlatmaya başladığında dil düğümlenmesinden hayata gözlerini yumdu.
- Bilinenin aksine dal sarkmadı, kartal kalkmadı.
- Şemsi Paşa pasajı güzel eko yapar, kimsenin sesi büzüşmez.
- Kırk küp gayet sağlam. Kulplarında herhangi bir kırık yok.
- Elalem ala dana aldı fakat aladanalanmadı. Gururlarına yediremediler.
- Yoğurt sarmısaklandı, afiyetle yenildi, sofra toplandı ve ortada hiçbir sorun kalmadı.
- Nankör nalbant aslında gayet efendi bir abimiz. Nalları da çok güzel nalladı.
- Maddi imkansızlıklardan dolayı o duvar hiçbir zaman badanalanamadı.
- Başı bereli burma bıyıklı bastı bacak bayan berberi ile bizim Bedri bey'in araları bozuldu, dolayısıyla bir pirinci birinci buluşta birbirine dizip Bursa pazarına inemediler.
- Çatalca'da başı çıbanlı topal çoban, çatal sapan işinden iyi para kaldırdı.
- İt iti itti, bit iti itti, it biti itti. Sonra polis geldi, dağıldı itler.
- Aliş'le Memiş mahkemede mahkemeleşip boşanmak istemişler, fakat hakimin "Siz ne ara evlendiniz deyyuslar!" diye bağırmasıyla mahkemeden mahkemeleşemeden kaçmışlar.
- Adem madene gitmiş, madende badem yememiş. Madende badem ne arar lan!
- Çekoslovakyalılaştıramadıklarımız yakında dev bir protesto düzenleyerek "Bizi rahat bırakın!" diyecekler.
- Takatukaları takatukacıya takatukalatmaya gönderilen genç, takatukacıya varıp derdini anlatmaya başladığında dil düğümlenmesinden hayata gözlerini yumdu.
- Bilinenin aksine dal sarkmadı, kartal kalkmadı.
- Şemsi Paşa pasajı güzel eko yapar, kimsenin sesi büzüşmez.
- Kırk küp gayet sağlam. Kulplarında herhangi bir kırık yok.
- Elalem ala dana aldı fakat aladanalanmadı. Gururlarına yediremediler.
- Yoğurt sarmısaklandı, afiyetle yenildi, sofra toplandı ve ortada hiçbir sorun kalmadı.
- Nankör nalbant aslında gayet efendi bir abimiz. Nalları da çok güzel nalladı.
- Maddi imkansızlıklardan dolayı o duvar hiçbir zaman badanalanamadı.
- Başı bereli burma bıyıklı bastı bacak bayan berberi ile bizim Bedri bey'in araları bozuldu, dolayısıyla bir pirinci birinci buluşta birbirine dizip Bursa pazarına inemediler.
- Çatalca'da başı çıbanlı topal çoban, çatal sapan işinden iyi para kaldırdı.
- İt iti itti, bit iti itti, it biti itti. Sonra polis geldi, dağıldı itler.
- Aliş'le Memiş mahkemede mahkemeleşip boşanmak istemişler, fakat hakimin "Siz ne ara evlendiniz deyyuslar!" diye bağırmasıyla mahkemeden mahkemeleşemeden kaçmışlar.
- Adem madene gitmiş, madende badem yememiş. Madende badem ne arar lan!
- Çekoslovakyalılaştıramadıklarımız yakında dev bir protesto düzenleyerek "Bizi rahat bırakın!" diyecekler.
Birand ve İshali..
Anlat aynalara
Konuşmak gerek aynalarla. cesaret edip geçmek gerek karşısına. konuşmak hergün. anlatmak gerek aynalara gerçek değil gösterdikleri. içimizde gerçekliğimiz, bu yansıma sedece kabuğumuz. biz ise yoldayız hakikate doğru. kendimiz, hakikatimiz içimizde taaa merkezde ufam bir nokta demek gerek onlara. hatırlatmak gerek aynalara gerçek ölmez, ölen sadece zahiri yanımız. toprak kendi verdiğini alır sadece bizden. oysa biz sonsuzun bir parçasıyız sadece..
Eski dostların ardından…
Hayat her zaman cömert davranmaz bize, tersine çoğu kez zalimdir, her zaman aynı fırsatları sunmaz, toyluk zamanlarını ödetir. Hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların, eskitmeden yıprattığımız dostlukların, savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla yapayalnız kalırız bir gün. Bir akşamüstü yanımızda kimse olmaz ya da olanlar olması gerekenler değildir.
Yıldızların bizim için parladığını göremeyen gözlerimiz, gün gelir hayatımızdan kayan yıldızların gömüldüğü maziye kilitlenir.
Kedilerin özel bir anını yakalamak gibidir, kendi hayatımızdaki olağanüstü anları olağanüstü kişileri yakalamak. Bazılarının gelecekte sandıkları “bir gün” geçmişte kalmıştır oysa; hani şu karşıdan karşıya geçerken, trafik ışıklarında rastladığımız, omzumuzun üzerinden şöyle bir baktığımız sonra da boşverip “Nasıl olsa ileride bir gün tekrar karşıma çıkar” dediğinizdir. Oysa o gün bu zalim şehri terk etmiştir o, boş yere bu sokaklarda aranırsınız…
- Murathan Mungan -
İlham Anı…
Olay, bir gün, bir köşe başında, gelip giden kalabalığın ortasında oldu.- italo calvino
Durdum, gözlerimi kırpıştırdım, hiçbir şey anlamıyordum. Hiçbir şey hakkında hiçbir şey. İnsanları, nesneler hangi nedenle böyleydiler, anlamıyordum, her şey son derece anlamsız ve absürttü. Gülmeye başladım.
Bana garip gelen şey, neden bunu daha önce anlamadığım oldu. O zamana kadar her şeyi olduğu gibi kabul etmiştim; trafik ışıkları, arabalar, posterler, üniformalar, anıtlar, dünyadan tamamen kopmuş şeyler; hepsini sanki bir gereklilik sonucu ortaya çıkmışlar, bir neden-sonuç zincirinin halkasıymışlar gibi benimsemiştim.
Sonra gülmem dudaklarımda dondu, yüzüm kızardı, utandım. Ellerimi kollarımı sallayarak kalabalığa “Durun! Bir dakika!” diye bağırdım, “Bir yanlışlık var. Her şeyde bir terslik var. Dünyanın en saçma işlerini yapıyoruz. Nereye varır bu işin sonu?”
Etrafta insanlar durdu, merakla beni süzdüler. Orada, ortalarında durdum, kollarımı sallaya sallaya, ümitsizce anlatmaya, bir anda aydınlanmamı sağlayan ilhamımı açıklamaya çalıştım.. ve hiçbir şey demedim. Hiçbir şey demedim, çünkü kollarımı kaldırıp ağzımı açtığım anda, aydınlanmam geri gitti, ağzımdan bildik, eski kelimeler çıktı.
- Eee, ne demek istiyorsun, diye sordu insanlar. “Her şey yerli yerinde. Her şey olması gerektiği gibi. Her şeyin bir sebebi var. Her şey diğerleriyle uyum içinde. Yanlış veya saçma bir şey göremiyoruz.”
Orada öylece durdum, çünkü şimdi her şeyi yerli yerinde görüyordum, her şey doğal, olması gerektiği gibi görünüyordu; trafik ışıkları, anıtlar, üniformalar, gökdelenler, tramvay yolları, dilenciler, geçit törenleri; ama bu beni rahatlatmadı, tersine bana acı verdi.
“Pardon”, dedim. “Galiba benim hatam. Bir an öyle gibi geldi. Her şey yolunda elbette. Kusura bakmayın.” Ve kızgın bakışların arasında yürüyüp gittim.
Yine de, şimdi bile, sık sık bir şeyi anlamadığım zaman, ister istemez, aynı umuda kapılıyorum; yeniden o anı yaşayacağımı, yine hiçbir şeyden hiçbir şey anlamayacağımı, bir anda bulup kaybettiğim öteki bilgiye ulaşacağımı umuyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)