Bayram, bayram namazı ile başlar diye öğrendik biz küçüklükten. Bayram namazı farklı bir şeydir bizim buralarda. Gidilir. Her seferinde nasıl kılındığı unutulur. Namaz öncesi hoca hatırlatır ama yine de tekbirler sırasında gözler sağ sola kayar. Bayram namazı sırasında sureleri okurken aklınızın köşesinde her zaman ayakkabınız olur. Sübhaneke acaba çaldılar mı Allahümme lan yeni almıştım ve bi hamd... Şakası bir yana namaz sonrasında ayakkabının çalınmadığını görmek büyük bir mutluluktur. Yani biz takunyayla bayram namazından eve dönen çok insan görmüşüzdür.
Bayramın ilk gününden telefonunuza mesajlar gelmeye başlar. Mübarek kelimesinin Arapçada kutlu anlamına geldiğinden habersiz "Mübarek mi yazsam kutlu mu yazsam?" çelişkisi alır götürür insanları. Yıllardır enseye tokat, göte parmak olduğunuz kişilerden sonu "ız, uz, iz" ile biten içerisinde saygı dolu ifadeler bardıran mesajlar alırsınız. Bu biraz garip gelir insana. Hatta ben mesajın sonuna ;-) yapanı bile gördüm. "Sen ne ayaksın oğlum, ne yani 'Şekeri eline verdim.' havası mı yarattın mesajda, nesin sen lan?" diye sorulur.
Görüyorum da günümüzde birçok insan eski bayramların özlemini duyuyor. Eski bayramların tamamen yok olduğunu sanıyor. Bence o kadar emin olmayın. İşiniz yoksa bir bayram günü şöyle bir kenar mahalleleri dolaşın. Orada her şey eskisi gibi, poşetleri ellerinde şeker toplayan çocuklar geziyor.
En önemlisi de misafirler gelir bayramda, çocuklar gelir evinize. Anneniz misafirlere "Hoş geldiniz." dedirtir. Misafir çocuğuna bilgisayardan oyun açtırtır. Misafir çocuğuna şeker uzatılır. Ardından "Bir tane daha al." dediğinizde annesine bakar masum masum "Alayım mı bir tane daha?" diyemez.
Kısaca böyle geçer bayramlar. Baklavanın kime yaptırıldığı en merak edilen konulardan olur. "Dersler nasıl gidiyor?" diye sorulur. Okulu bitirince ne olacağına karar verir insan. Büyüklerin ellerinden öpülür. Babaanneler, anneanneler, dedeler sizi bekler. Siz bayramın bitmesini beklersiniz çoğu zaman. Yine de güzel şeylerdir bayramlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder