Sevgili işveren,
“…bu özel günümde sizleri de aramızda görmekten mutluluk duyarım.” -Çikolatalara seslenen kadın
Çok iğrenç esprimle sadık okuyucu sayıma düştüğüme göre asıl mevzuya girebilirim. Fakat gireceğim mevzubahis değil. Yani durduk yere size neden bahisten bahsedeyim ki. Bu bahse hiç girmeyeceğim. Evet geleyim konuma; 36° 00’ - 42° 00’ Kuzey Enlemleri ve 26° 00’ - 45° 00’ Güney Boylamdır. Offf fena zırvaladım yine. Bu yazımda gelecekteki işverenime seslenmek istiyorum. Oha işveren deyince direk yenilgiyi kabul etmiş, bi çalışan olarak gördüm kendimi ama elbet direk siyo olarak başlanmaz bu işlere… ;))
Sevgili işveren,
Sen bu yazıyı okurken ben çoktan işalan olmuş, diğer işatan kızlara kuyruk sallıyor olacağım. Ama tabiki bunların hepsi şaka şaka. Valla bak. Ben çok Veli efendi biriyim. Tanımayan herkes bilir bunu. Etliye sütlüye karışmam cidden yemekten hiç anlamam ama sütlü tatlılara bayılırım. Konumuza dönecek olursak “gel ne olursan ol gel” dediniz ve beni işe aldınız. Valla Allah razı olsun. Şu an ne iş olduğunu bilmeyecek hatta tahmin bile edemeyecek kadar araftayım ama çok iyisiniz
Eğer olurda ilerde üzerime internette araştırma yapıp eski shu bu o kayıtlarımı, buradaki saçmalık yazılarımı bulursanız diye şimdiden, yine bu yolla sizden özür dilemek isterim. Bunlarım hiçbiri bana ait değil. Tamamen Mikileaksin işi bu. Hepsi komplodur. Komplo komplo komplo bitiğiz… Öhmm peki tamam inanmadınız diyelim. Bu ihtimal de var evet evet. şşştt… -işaret parmağımı ikaz edercesine kaldırıp dudağına dayayarak konuşmanı engellediğimi düşün- şşşt. Konuşma sırası bende…
Bulduğunuz yazılar, resimler, montajlar, videolar;) tamamen gençliğimin bir hatasıdır. Gençliğime verin. -Oha bu “gençliğime verin” sözünü Ajda Pekkan söylese direk açık davet sayılır.- Yaptım birkaç hata affedin be hacı. Gerçi seninle olan samimiyetimi de bilmiyorum ki. Bak farkettiysen sizli bizli konuşmadan senli benliye düştüm. Biraz daha zorlasam halaya düşeriz. Harbi lan sen kimsin ki! kimsin lan sen!? Bu kim’lerin üzerine bi Kim Gardaşyiyen esprisi iyi giderdi ama Kim’ine göre büyük mesele kalır bunlar. O yüzden hiç girişmiyorum.
Hee bir de şu var ki, bulunduğum konumdan memnun değilsem tüm postlarım,iletilerim, montajlarım, videolarım;) dötüne girsin afedersin. Şimdi oldun mu işveren, dötveren ;)) off çok edepsizleştim. Çok özür dilerim gerçekten bunları ben yazmadım başkası yazdırdı. Bu benim gerçek halim değil. Ya da yapmayın ya gençliğime veri…öpüyorum erhann.
Bir yere kadar dayandım, yol ortasında bitti pilim !
Kimsenin bir kimseden bir farkı yok, çıkar en önde
Kalabalık bir dost listesi, gereksizler tepelerinde
Anladım ki geçti yıllar adlarını unuttu dilim
Bir yere kadar dayandım, yol ortasında bitti pilim !
Ya insanlar yanılıyorsa?
İş kazası bir ip cambazı için ölüm demektir, bankada çalışan gudubet suratlı Neriman Hanım için evrakların üzerine çay dökülmesidir.
Kar yağması bir çocuk için okulların tatil olmasıdır, bir yetişkin için trafiğin içine sıçılmasıdır.
"Başın sağolsun" lafı söyleyen için bir görevini yapma, bir vicdanını rahatlatmadır. Duyan için dünyanın en ağır lafıdır.
Cahile laf geçirememek, Galilei için engizisyon mahkemesine dünyanın döndüğünü anlatmaktır. Bir çocuk için Atari'nin televizyonu bozmadığını babaanneye anlatmaktır.
Kuran, inanmayan için saçmalık, öylesine inanan için evin bir köşesinde durması gereken Arapça kitap, gönülden inanan için lütuftur.
Terörist, bir Amerikalı için Müslüman, bir Türk için PKK'lı, bir Filistinli için İsrail devletidir.
Plüton, 5 sene önce lise giriş sınavlarına hazırlanan bir çocuk için gezegendir, bugün hazırlanan çocuk için değildir.
Savaş, aşırı zenginler için fırsat, generaller için onur, masumlar için ölümdür.
Korsan, yazarlar için hırsızlık, tezgâhtarlar için ekmek kapısıdır.
Huzur, bencil için sürekli cebini doldurup kendini garantiye almaktır. Kalender için tanımadığı üstü başı dağınık bir adama yemek ısmarladıktan sonra cebinde kalan son parayla dolmuşa binmektir.
Mütevazilik, kibirli insan için "mütevaziyim" demektir. Mütevazi adam için "ben de kibir sahibiyim" demektir.
Veli toplantısı, notları iyi olan öğrenci için pek bir şey ifade etmez, notları kötü olan öğrenci için kara kara düşünme zamanıdır.
Bayramlar ailesi olanlar için güzeldir, ailesi olmayan adam için sıradan bir gündür.
Tsunami bir Haitili için korkudur, Yozgatlı için "o ne amağa goyum"dur.
Kurnazlık, bir çocuk için bakkala çaktırmadan içinde taso var mı diye cipsleri kurcalamaktır. Bir bakkal için "kaşarım kötü abi, beyaz peynir keseyim sana" deyip elinde kalan beyaz peyniri kakalamaktır.
Vatanseverlik cahil için ölmektir, kafayı kullanan adam için hayattayken bir şeyler yapabilmektir.
İnternet, ufku dar adam için Facebook'ta okey oynamaktır, ufku geniş insan için bütün dünyaya ulaşabilmektir.
Akıllı çocuk, cahil anneye göre yerinde mal mal oturan çocuktur. Elinde kamerayla "komik bi şey yapsa da internet'e koysam" diye düşünüp bütün gün evladını çeken hödük anne için şımarık çocuktur.
Saygı, cahil müslüman için başka insanların içkisine sigarasına laf atmaktır, akıl sahibi müslüman için müzik dinlerken "ezan mı okunuyor" tereddüttüne düştüğü an müziğin sesini bir an kısıp dışarıyı dinlemektir.
Eğitim toplumun gözünde kolejdir, üniversitedir, diplomadır. Toplumun yanıldığını farkedenler için her türlü yeni bilgi ve fikirdir.
İnsan içgüdüyle doğuştan gelen çok az şey haricinde kendi gözlemleyip yaşadıklarıyla öğreniyor dünyayı. Her insan farklı hayatlar yaşıyor, farklı olaylar gözlemliyor, farklı kişilerle ilişki kuruyor, ve ne gariptir ki her şeyi bu kadar "görelilik" üzerine olan insanın doğruları, doğru kabul ediliyor. Halbuki Plüton 5 sene önce de aynı Plüton'du, şu an da aynı Plüton. Plüton kendini bozmadı, Plüton değişmedi, o her zamanki gibi öyle dolanıp durdu yörüngesinde, değişen sadece insanın doğruları oldu. Bir şeyin "doğru" olması, insanların veya toplumun onu doğru bellemesiyle alakalı değildir. Fakat yine de doğası gereği kusurlu olmaya mahkum insanın doğruları doğru kabul ediliyor bu hayatta. İdamlar, karalamalar, eğitim, adalet hep bu insanın doğrularına göre şekillendiriliyor bu dünyada. Medya, insanların sevmeleri gereken kişileri nefret ettirebiliyor, nefret etmeleri gereken kişileri sevdirebiliyor. Korkmaları gereken şeye alıştırabiliyor, alışmaları gereken şeyden korkutabiliyor. Zira insanlardan oluşan bir dünyanın doğrularını belirlemenin yolu, bu insanlara doğumlarından itibaren bir şeyleri "doğru" diye dayatmaktan geçiyor. İnsan onu doğru kabul ederse, o şey doğru oluyor.
Öyleyse bir soru soracağım.
Ya insanlar yanılıyorsa?
Kar yağması bir çocuk için okulların tatil olmasıdır, bir yetişkin için trafiğin içine sıçılmasıdır.
"Başın sağolsun" lafı söyleyen için bir görevini yapma, bir vicdanını rahatlatmadır. Duyan için dünyanın en ağır lafıdır.
Cahile laf geçirememek, Galilei için engizisyon mahkemesine dünyanın döndüğünü anlatmaktır. Bir çocuk için Atari'nin televizyonu bozmadığını babaanneye anlatmaktır.
Kuran, inanmayan için saçmalık, öylesine inanan için evin bir köşesinde durması gereken Arapça kitap, gönülden inanan için lütuftur.
Terörist, bir Amerikalı için Müslüman, bir Türk için PKK'lı, bir Filistinli için İsrail devletidir.
Plüton, 5 sene önce lise giriş sınavlarına hazırlanan bir çocuk için gezegendir, bugün hazırlanan çocuk için değildir.
Savaş, aşırı zenginler için fırsat, generaller için onur, masumlar için ölümdür.
Korsan, yazarlar için hırsızlık, tezgâhtarlar için ekmek kapısıdır.
Huzur, bencil için sürekli cebini doldurup kendini garantiye almaktır. Kalender için tanımadığı üstü başı dağınık bir adama yemek ısmarladıktan sonra cebinde kalan son parayla dolmuşa binmektir.
Mütevazilik, kibirli insan için "mütevaziyim" demektir. Mütevazi adam için "ben de kibir sahibiyim" demektir.
Veli toplantısı, notları iyi olan öğrenci için pek bir şey ifade etmez, notları kötü olan öğrenci için kara kara düşünme zamanıdır.
Bayramlar ailesi olanlar için güzeldir, ailesi olmayan adam için sıradan bir gündür.
Tsunami bir Haitili için korkudur, Yozgatlı için "o ne amağa goyum"dur.
Kurnazlık, bir çocuk için bakkala çaktırmadan içinde taso var mı diye cipsleri kurcalamaktır. Bir bakkal için "kaşarım kötü abi, beyaz peynir keseyim sana" deyip elinde kalan beyaz peyniri kakalamaktır.
Vatanseverlik cahil için ölmektir, kafayı kullanan adam için hayattayken bir şeyler yapabilmektir.
İnternet, ufku dar adam için Facebook'ta okey oynamaktır, ufku geniş insan için bütün dünyaya ulaşabilmektir.
Akıllı çocuk, cahil anneye göre yerinde mal mal oturan çocuktur. Elinde kamerayla "komik bi şey yapsa da internet'e koysam" diye düşünüp bütün gün evladını çeken hödük anne için şımarık çocuktur.
Saygı, cahil müslüman için başka insanların içkisine sigarasına laf atmaktır, akıl sahibi müslüman için müzik dinlerken "ezan mı okunuyor" tereddüttüne düştüğü an müziğin sesini bir an kısıp dışarıyı dinlemektir.
Eğitim toplumun gözünde kolejdir, üniversitedir, diplomadır. Toplumun yanıldığını farkedenler için her türlü yeni bilgi ve fikirdir.
İnsan içgüdüyle doğuştan gelen çok az şey haricinde kendi gözlemleyip yaşadıklarıyla öğreniyor dünyayı. Her insan farklı hayatlar yaşıyor, farklı olaylar gözlemliyor, farklı kişilerle ilişki kuruyor, ve ne gariptir ki her şeyi bu kadar "görelilik" üzerine olan insanın doğruları, doğru kabul ediliyor. Halbuki Plüton 5 sene önce de aynı Plüton'du, şu an da aynı Plüton. Plüton kendini bozmadı, Plüton değişmedi, o her zamanki gibi öyle dolanıp durdu yörüngesinde, değişen sadece insanın doğruları oldu. Bir şeyin "doğru" olması, insanların veya toplumun onu doğru bellemesiyle alakalı değildir. Fakat yine de doğası gereği kusurlu olmaya mahkum insanın doğruları doğru kabul ediliyor bu hayatta. İdamlar, karalamalar, eğitim, adalet hep bu insanın doğrularına göre şekillendiriliyor bu dünyada. Medya, insanların sevmeleri gereken kişileri nefret ettirebiliyor, nefret etmeleri gereken kişileri sevdirebiliyor. Korkmaları gereken şeye alıştırabiliyor, alışmaları gereken şeyden korkutabiliyor. Zira insanlardan oluşan bir dünyanın doğrularını belirlemenin yolu, bu insanlara doğumlarından itibaren bir şeyleri "doğru" diye dayatmaktan geçiyor. İnsan onu doğru kabul ederse, o şey doğru oluyor.
Öyleyse bir soru soracağım.
Ya insanlar yanılıyorsa?
Cazı New Orleans’da
Leyla :Ama darling Amerika harika bi yer, özgürlükler ülkesi kesin görmen lazım.Emm mesela New Orleans ‘da caz dinlemelisin.
Mecnun:Em de mi dedin??Bakalım kısmet Leyla’cım eğer vaktimiz olursa.Zaten ne demişler Cazı New Orleans’da,cağ kebabını da Erzurum’da yiceksin.Her şey tabi yerinde güzel tabi o şekilde yaparsak.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)