Pamuk Prenses


- Ne diyorduk?

+ Seksenli yıllar diyordun abi!

- Seksenli yıllar çok garipti, neydi o adamın adı milletin içkisine aspirin atıp bayıltıyordu?

+ Nuri Alço mu abi?

- Şimdi bu adam on yıl milletin içkisine aspirin attı; gitti onun kız kardeşiyle yattı falan yaptı filan yaptı, amenna tamam oyuncuydu rolünü yapıyordu da, gençler senelerce sinemalarda bunu seyretti. Ondan sonra gelsin tecavüz, gitsin cinayet.

+ Biz ucuz kurtardık abi!

- Ucuz mu kurtardık, neyi ucuz kurtardık oğlum? Bak bu zihniyet insanoğlunu yıllarca yedi bitirdi! Biz neresinden kurtardık? Onu söyle.

+ En azından küçükken anamızın koynunda masal dinledik abi.

- Masallar da berbattı be Selim!

+ Ben çok severdim be abi. Hep mutlu sonlar, mesajlar falan güzeldi yani.

- Sana öyle geliyor, pantolonun üstünden. Neydi o kadının adı? Hani yedi tane götten bacaklının evine giriyor ya?

+ Pamuk prenses mi abi?

- Hah. Şimdi bu pamuk prenses neden hiç bir cücenin koynuna girmedi?

+ Cüce oldukları için abi?

- “Cüce oldukları için”. Çocuklara verilen mesaj bu işte! Neymiş cüceler sevişemezmiş! Peki bu cüceler insan değil mi, senden benden ne farkı var? işine geldiğinde “boyutu değil işlevi” deyip hötölöflük yapıyorsun sonra da işin içinden çıkıyorsun. Cüceler pamuk helva yiyemez! Yok ya olmaz öyle şey.

+ Haklısın abi.

- Haklıyım tabi. Sonra o ne öyle prensler, prensesler şatolar; gençliği zenginliğe özendiriyorlar, ondan sonra gelsin hortumculuk, gelsin hırsızlık.

+ Ama abi masum masallar da vardı. Günahlarını almayalım.

- Dünyayı bok götürüyor be oğlum masallar mı masum olacak? Mesela kurbağa prens dalgası neydi o?

+ O da mı masum değil abi?

- Aslını bilmiyorsan çok masumdur. Bak şimdi yer Amerika Birleşik Devletleri. Eyalet Arizona, şimdi burda yaşayan bir tane kurbağa varmış. Bu kurbağanın tek özelliği dudaklarının çevresinde acayip bir uyuşturucu taşıması. Efsaneye göre bizim lavuk Arizona çölüne nerden geldiyse, aç susuz günlerdir, karnı aç. Karşısına bu kurbağa çıkıyor. Pat kurbağayı alıyor eline, yiyecek, ağzına götürüyor. Kurbağanın dudakları onun dudaklarına bir değiyor. tabi abinin kafa değişiyor, uçuyor. Bilmiyor uyuşturcu meselesini; bir bakıyor avcuna kurbağa yok, bir bakıyor karşıya, karşısında bir tane prens. Burdan ne çıkar şu çıkar: karşısındakini prens zannettiğine göre bizim lavuk neymiş; kadınmış. Peki o dönemde çölün ortasında tek başına bir kadın n’apıyormuş? N’apıcak fahişelik yapıyormuş. Peki biz n’apıyormuşuz? Kafası güzel bir fahişenin fantezilerini çocuklarımıza anlatıyormuşuz. Bu mudur masumluk, hı?

+ Değil abi.

- Ama şimdi iş bununla bitmiyor. Şimdi biz bu kurbağayı alıyoruz beyaz bir atın üstüne bindiriyoruz oluyor sana beyaz atlı prens.

 İZLEMEK İÇİN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

The Infamous Middle Finger